1 Ocak 2011 Cumartesi

Bolaman Eşkiyaları


Gönül isterdi ki bu yazıda eşkiyalıktan değil de aşk’tan bahsedelim. Yazının başlığı da“Bolaman Aşkiyaları” olsun .Yazan ise Bolamanlı Aşkiya …

Karadeniz bölgesinde, özellikle geçen yüzyılın sonlarında yaşamış çok sayıda eşkıya vardır. Bunların çoğu hakkında destanlar yazılmış, türküler yakılmıştır. Zaten bu eşkiyaların çoğunu biliyoruz. İşte size birkaç örnek; Hekimoğlu, Sandıkçı Şükrü, Micanoğlu, Şişmanoğlu, Soytaroğlu v.s. Bu eşkiyaların eşkiyalık sebeplerini incelediğimizde genel olarak “kan davası”dır. Adını saydığımız ünlü eşkiyaların çoğunluğu bu yüzden dağlara çıkmışlardır. Zamanla da her toplumda olduğu gibi halkın sempatisini kazanmışlardır. Eşkiyalık, devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde yaygınlaşır, yine bu isimlerini saydığımız eşkiyaların yaşadığı devire bakacak olursak Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmaya başladığı döneme rastladığını görürüz.

         Ama tarihimizde “Suhte İsyanları” dediğimiz bir isyan vardır ki bu isyan hemen hemen tüm Osmanlı topraklarında etkisini göstermiştir. Ve bu isyan ateşinden düşen bir parçada bölgemizde etkili olmuştur.“Suhte İsyanı” adıyla adlandırdığımız isyan, yukarıda bahsettiğimiz kan davasından değil, ekonomik krizin görüldüğü ve halkın çok yoksul düştüğü bir dönemde ortaya çıkmıştır. Suhte ya da Softa’nın kelime anlamı Osmanlı’da medrese öğrencilerine verilen isimdir. Bu durumda bu isyanın bu öğrenciler tarafından çıkarıldığını bilmek pek zor olmasa gerek! Osmanlı’da toplumsal hiyerarşinin üst kısmında devlet bürokratları ve askeri sınıflar vardı. Köylülerin ana görevi ise üretim ve vergi ödeme olduğu için tımar alamaz, şehirlerde bile yaşayamazlardı. Köylülerinde bu hiyerarşide yer alabilmelerinin tek yolu da dini kurumlara girmekti.16.yüzyılın sonları,17.yüzyılın başlangıç yılları boyunca köylüler özelliklede işsiz köylüler topraklarını terk ederek, suhte olmak için medreselere koştular. Bu insanlar mezun olunca çok azı iş buluyordu.(sanki günümüzü anlatıyor, açılan onlarca üniversite !) Bundan dolayı da gençler otoriteye karşı kızgınlık duymaya başlıyorlar. Gruplar oluşturarak kırsal bölgelerde dolaşmaya başlıyorlar. İşi köylülerden para istemeye, hasatlarını mahvetmeye, tecavüzlere ve yağmalamaya kadar vardırdılar. Suhteler, eşkiyalıklarını Yeşilırmak Havzası’ndan, Batı Anadolu’nun kırsal kesimlerine kadar özellikle de Aydın, Manisa, Menteşe, Kastamonu ve Bolu bölgelerinde sürdürdüler.1613 yılında bu büyük isyan durduruldu. Gelelim Suhte İsyanları ile Bolaman’ın ilgisine.1601 yılına ait bir Osmanlı belgesinde Bolaman Kazası’nda ki Suhte Eşkiyaları hakkında gerekenlerin yapılmasına dair hüküm vardır. Başka kaynaklara göre de yine eşkiyaların bu bölgede köylere, yaptıkları yağmalama yanında, yine işbirliği yaptıkları çingenelerin kadınlarını kullanarak köy delikanlılarını kendi çetelerine katılımını sağlıyorlardı. İsyan bastırılınca suhteler dağılarak daha sonra ikili, üçlü küçük gruplar halinde daha çapulcu denilen etkisiz dağ eşkiyalarına katılırlar.Böylece uzun yıllar sürmüş olan isyanda eski gücünü yitirirek sona erer.
         Yazının başında saydığım Karadenizli meşhur eşkiyalardan Soytaroğlu’nun hikâyesine kısa bir göz atalım: Soytaroğlu İsmail, Perşembelidir. Askerden kaçarak köyüne gelir. Bir gün arkadaşı İsa ile bir düğüne gider. Düğün evine yaklaşınca belinden tabancasını çıkararak havaya ateş eder. Bu bir adettir, misafir düğün evine yaklaşınca havaya ateş eder düğün sahibi de misafiri karşılamak için davulcu ve zurnacıyı yollar. Soytaroğlu ateş etmesine etmiştir ama ne gelen vardır ne de giden!?.. Bunun üzerine düğün sahibine “biz adam değil miyiz ?” diyerek orada huzursuzluk çıkartır. Yine düğünde eğlenen Gürcü Necip ile atışır. Araya girenler vasıtasıyla olay geçicide olsa kapatılır. Ama düğün dönüşü Soytaroğlu ve arkadaşına pusu kurulur. Arkadaşı orada ölür. Soytaroğlu ise kaçarak o günden sonra dağları mesken edinir. Bu bilgileri bulduğumuz kaynak’ta Bolaman ile kısım aynen şöyledir;
”… Soytaroğlu  Bolaman’da Pasaloğlu adında arkalı, nüfuzlu, cesur bir adam vardır. Soytaroğlu, bu adama gidip, ona sığınıyor. Bir sene meydana çıkmıyor Soytaroğlu … Bu sıralarda Bolaman’da bazı arkadaşlar da ediniyor…”  Bu satırların devamında Soytaroğlu’nun Bolaman’dan birçok arkadaş edindiğini, hatta bunlarla beraber yol kesiyor, pusu kuruyor, adam kaçırıyor ve cinayetler işliyor. Bunların kimler olduğunu şimdilik bilmiyoruz! Soytaroğlu, bu dostunun yanından ayrıldıktan sonra öç alma işlemine başlıyor. Ardından kendine düşman bildiklerini, çetesiyle beraber öldürmeye başlıyor. Düşmanları âlemde iken onlara pusu kuruyorlar ve onları eğlenceden alıp dağa kaçırıp orada öldürüyorlar. Ve bu pusuda öldürdüğü kişilerden Gürcü Kamil için türkü yakılır. Bu türkünün sözleri aşağıdadır. Soytaroğlu’nun namı dört bir tarafa yayılır. O sırada dağlarda gezen asker kaçakları da çeteye katılır. Böylece çete elli, altmış kişi olur. Bir başka ilginç bilgide şöyledir. Soytaroğlu ve çetesi kurtuluş savaşında Kuva-yı Milliye saflarına katılarak. Samsun’da ki Rum çetelerine karşı büyük mücadele veriyor. Ve bu mücadelesinden de galip çıkıyor. Ama dönüşte yine eşkiyalığa devam ediyor. Bu sefer soygunlar yapmaya başlıyor. Ve peşlerine asker takılıyor. Sonunda yaylada askerler tarafından ele geçirilip öldürülüyor. Soytaroğlu’nun hikâyesi kısaca böyle.

 “Kapancızade Hamit Bey’in anılarında Soytaroğlu olayına bir başka pencereden bakabiliriz. Canik Mutasarrıfı olarak,bölgemizde memurluk yapan Hamit Bey,çeşitli yerlerde valilik yapmış bir kişi olmasının yanında bu görevleri milli mücadele yıllarına rastladığını özellikle belirtmek isterim.Hamit Bey,Canik Mutasarrıfı iken Fatsa kazasından çok şikayet alıyor.Adliye müfettişi Kenan Bey’le beraber 6 Ekim  1919 yılında bu şikayetleri yerinde incelemek için Fatsa’ya gidiyorlar.Buradaki vatandaşları dinlediklerinde,kendi söylemiyle ;”bu kaza halkının yurdun en bedbaht ve en mağdur kişileri olduğunu  ve burada bütün köyler dört zalim zorbanın esiridir”.Ve devam ediyor; “Defterimi kirletmemek için isimlerini yazmak istemediğim bu zorbaların cinayetlerini yazmak için birkaç eser yetmez”.Soruşturmaya devam etmek için bilgi almaya çağırdıkları kişiler,korkularından bir şey söyleyemezler.Hal böyle olunca iş başa düşer,Hamit Bey ve Kenan Bey köylere çıkar.Köylülerle yaptığı konuşmalarda köylünün haraç,tecavüzler ve zulüm karşısında çok perişan bir halde olduklarını görürler.İnsanlıkları resmi kişiliklerinin önüne geçer ve gözyaşlarını tutamazlar.Raporlarını yazmak için Fatsa’ya dönerler.Bundan sonraki olayları Hamit Bey’in kendi kaleminden okuyalım.”..Fatsa’ya iki saat mesafedeki aynı  ve Meşebükü
Köyü’nün ve Bolaman Bucağı’nın ,Kabakdağı Köyü’nden bazı eşkıyalar tarafından soyulmakta olduğu haberi geldi.Mevcut jandarmaları ve merkezden getirdiğim efradı köylere dağıtmış olduğum için kazada hiç kimse kalmamıştı.Fakat tecavüze karşı eli bağlı kalmak onurumuza uygun düşmezdi.Buna karşı hareketsiz kalmak Fatsa’daki bütün icraatı hiçe indirebilirdi.Onun için emir erimi gönderip hapisanedeki üç nefer muhafızı alıp kapıyı kilitledim ve çarşıdan tedarik eylediğimiz hayvanlara binip tam süratle köye yollandık.Bolaman Deresi’nde Meşebükü’nü soyan ve adedi hemen otuza varan haydutlarla karşı karşıya geldik.Hayvanlara yükledikleri gasp edilmiş malları beraberlerindeydi.Dere kenarında derhal müsademe başladı.Bizim hapisane muhafızlarının ilk işi kaçmak oldu.Çarpışma meydanı,sadakat ve cesaretine pek emin olduğum emir erim Osman ile bana kaldı.İkibuçuk saat eden mücadeleden sonra heriflerin ellerinden dört hayvan yükünden ibaret olan eşyayı aldık ve tecavüzlerini pahalıya mal ederek döndük. Eşkiyanın orada birkaç ölü bıraktığı sonradan öğrenilmişse de ,adedini anlayamadık.Çünkü bizim ne adedimiz ne de mevziimiz dereyi atlayarak karşı dağlara sapmış olan haydutları takibe müsait değildi
Bir hafta geçmeden zalimler, cürümlerin mahiyeti cinayet nevinden bulunduğu halde, tahkikata tutuksuz olarak devam olunmak üzere salıverildiler. Memlekette adaletsizlik, fukaranın sahipsizliği bütün açıklığı ile bir kere daha belli oldu. Uzun yazışmalar sonucunda itham heyeti üyelerini azletmek mümkün olduysa da yapılan fenalığın tamiri mümkün olamadı. Haydutların salıverilmesi üzerine köyde mazlumlara karşı yaptığımız vaatler, verilen teminatlar boşa çıktı. Her zaman ve her yerde korunan zalimlere boyun eğmekten başka çare olmadığı kanaati köylü üzerinde bir kere daha anlaşıldı… (Nerdeyse yüzyıl geçmiş hala değişen bir şey yok!)  Olayların cereyan ettiği yıllara bakarsak, elimizde tam deliler olmasa da, Hamit Bey’in bahsettiği eşkıya ve çetenin Soytaroğlu’nun çetesi olma olasılığı oldukça yüksektir. Bu satıra kadar tarihte bölgemizde cereyan eden isyanlara, eşkiyalara, şöyle bir göz attık. Ama arşivlerde ve şu ana kadar inceleyemediğimiz bir dolu kaynakta bu konu ile ilgili oldukça fazla bilgi olduğunu biliyoruz. Bu bilgiler elimize geçtikçe ve bilgi dağarcığımıza girdikçe sizinle paylaşacağız. Gelin yazıyı bir horon oynayarak bitirelim. Gülmeyin henüz daha aklımı oynatmadım. Hem de bu yöremizde oynanan bir horon;”Eşkıya Horon”u.  Unuttum “Eşkıya Horon”unun bir adı daha var, ister inanın ister inanmayın, sıkı durun söylüyorum; “Bolaman Horon”u





Mutasarrıf: Tanzimattan sonra yönetim bölümlerinde il-ilçe arasındaki bölümün idare memuru



                                                                               
Kaynaklar

Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası……………Mustafa Akdağ…….YKB Yayınları

Kapancızade Hamit Bey………………………………Halit Eken…..Yeditepe Yayınları

Doğu Karadeniz Bölgesi Eşkıya ve Kabadayıları……..Yaşar Küçük…….Serander Yayıncılık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder