
Anne, “Hadi! Oğlum banyoya bu akşam yıkanan bir arpa tanesinin veya buğday tanesinin boyu kadar uzar” diye Küçük Bolamanlıya seslenir. Bolamanlı çocuğun yüzünde güller açar, çünkü bu sözler ona yarın bayram olduğunun müjdeleyicisidir. Her bayram arifesinde duyduğu bu sözler onun banyoya gitmesi için söylenen ikna edici en güzel sözlerdir. ”Yaşasın bir buğday tanesi kadar daha boyum büyüyecek” diye düşünerek bir koşu evin küçük odasındaki annesi ile babaannesinin zaman zaman çalıştırdıkları ve her çalıştırıldığında çıkan sesi Bolamanlı çocuğun kasabasından hiç geçmeyen ve hiç görmediği trenlerin seslerine benzetip trencilik oynadığı eski Singer marka dikiş makinesine koşar. Koşar, çünkü dikiş makinesinin çekmecesinden mezurayı alacak ve banyo öncesi boyunu ölçecektir. (Bu arada mezuranın ilk
10 cm yoktur!) Yıkandıktan sonra tekrar ölçecektir boyunu ama değişen bir şey olmadığını görünce ,” Hani hiç boyum uzamamış” sorusunu soracaktır ağlamaklı bir suratla anne ve babasına. Her seferinde de aynı yanıtı alacaktır onlardan “oğlum sabahı bekle sabahleyin göreceksin boyun uzamış olacak” sabırsızlıkla bayram sabahını beklemeye koyulur ve heyecandan uyuyamaz sabaha kadar. Gün daha ağarmaya yeni başlar ki tüm evi bir telaş sarar. Baba bayram namazı için abdest alırken küçük Bolamanlıyı annesi namaza gitmesi için uyandırmaya çalışır. Sabaha kadar heyecandan doğru dürüst uyuyamadığı için yarı uykulu şekilde abdest alır ve bayramlıkları giydirilir. Yeni ve temiz kıyafetlerle dışarıya çıkılır hangi arkadaşı onu dışarıda bekler merak eder. Bolamanlı çocuğu, arkadaşları deniz kenarında bekliyorlardır. Hepside temiz bayramlık kıyafetlerini giymişlerdir. Birbirlerinin kıyafetlerini gözlerinin uçlarıyla süzerler. Daha sonra camiye giden cemaate uyarak bayram namazını kılmak üzere caminin yolunu tutarlar. Ne zamanki imam son duayı eder, herkes ayakkabılarına koşar telaşla.”Ya karışmışsa ayakkabılar, nereye bırakmıştım ayakkabımı?” soruları da onlarla beraber koşturur kafalarında. Bütün bunlar bir an önce eve gidip sevdiklerinin bayramını kutlamak içindir. Cami çıkışında büyükler tek sıraya girer küçükler büyüklerin bayramını kutlarlar sırayla. Camiden çıktıktan sonra hemen eve gitmezler, diğer büyükleriyle mezarlığa giderler ve ölmüş büyüklerine dua ederler. Eve döndüklerinde bayramlaşama evdekilerin babaannenin elini öpmesiyle başlar. Ramazan sonrası evde hep beraber yapılan kahvaltı... Sonrasında komşuların akrabaların eve ziyareti başlar. Bir de Davulcu Mahmut’u unutmamak gerekir, hiç usanmadan gecikmeden her gece sahura kaldıran Davulcu Mahmut. O da kapı kapı dolaşır bayramlarda bahşişini toplar. Uzunca bir “T” şeklinde çangal çubukla dolaşır, evlerden bu çangala bahşiş olarak verilen giysiler kumaşlar asılır. Küçük Bolamanlı heyecanla bunları seyrederken, dışarıda Ferhat, Bülent, Hasan, Arif onu beklediklerini hatırlar. Ve ekip halinde yapılan bayram ziyaretleri başlar. En çok ta Belkıs Hanım Teyzenin elini öpmek için acelecidirler. Çünkü o çocuklara biraz fazla bayram harçlığı vermektedir. Bu yüzden de ilk o ziyaret edilir. Mendil içinde gizlice verilen harçlık… O güler yüzlü nazik hanım hala en güzel bayram anılarını süsler Bolamanlı çocuklarının. Belkıs Hanım Teyze ayrıca bolca da çikolata ve şeker verdiğini hiç unutmaz çocuklar. Şekeri bol olsun!
Öğleye kadar bu ziyaretlere devam edilir. Ev baklavaları, küçük küçük sarılmış dolmalar, börekler, Eyüp Sabri Tuncer’in özel şişelerinden dökülen kolonyalar… Öğleyin günün hâsılatı deniz kenarında sayılır. Sıra en heyecanlı işe gelmiştir.”Bekle Fatsa geliyoruz”. Nevzat Dayının kırmızı Hamido’su veya Kara Mehmet dayının minibüsleri yol kenarında onları bekliyordur. Fatsa’ya iner inmez yapılacak her şey bellidir. Vakit öğle olduğundan hepsinin karnı açtır. Doğruca köfteciye koşarlar. O zamanki deyişle tükürüklü köfteciye. Köfteler bir solukta yenir. Fatsa’ya gelişlerinin asıl nedenleri sinemadır. Sırayla sinemaların afişlerine bakılır. Önce yakın diye Park Sineması, sonra Cem Sineması, sonra Lale Sineması, daha sonra da Şan Sineması’nın afişlerine. (O zamanlar 4 adet sinema vardı Fatsa’da şimdi kaç adet?) Cüneyt Arkın’ın filmi hangisinde ise ona karar verilirdi.(Her zaman bir filmi mutlaka olurdu). Sinema zamanına kadar Ferhat, Hasan ve Arif bisiklete binmek isterler. Bisiklet kiralarlar. Fatsanın sokaklarında pedal çevirirlerdi. Vakit geldiğinde koşarak sinemanın önüne gelirler ve biletlerini alırlar. Sinemanın önünde satılan kırmızı yumurtalardan almayı da unutmazlardı. Bolamanlı çocuk bu kırmızı yumurtaların bir başka dinin geleneği olduğunu sonradan öğrenecek ve Fatsa’da yıllardır değişik dinlerden insanların kardeşçe yaşadığını, bu beraberlikten geleneklerin birbirine karıştığını görecektir.
Film başladığında Cüneyt Arkın’ın aksiyonlarını çocuklar ağzı açık şekilde seyrederken akılları da verilecek olan 10 dakikalık aradadır. Çünkü mutlaka simitle beraber Şifa gazozu içilmelidir. Filmin ikinci yarısı da alkışlarla seyredilir. Bitince durağa kadar Cüneyt Arkın’ın yaptıklarını birbirlerine tekrar tekrar anlatırlar “seyrettiğimiz en iyi film” derler. Zaten bu sözü seyrettikleri her filmden sonra söylerler. Minibüse bineceklerdir binmesine de paralar suyunu çekmiştir. Hepsi Ferhat’a dönerler çünkü onda her zaman daha fazla olur. O da her defasında söylene söylene paralarını verecektir. Her ne kadar “bir daha paranızı vermem” dese de her seferinde gene verecektir. Bolamanlı çocuklar bayramın ilk gününde tatlı yorgunluk içinde kendilerini evlerine atarlar
Bolamanlı çocuk uzaklarda bir yerlerde bu satırları yazarken, “Hadi! Banyoya bu akşam yıkanan bir arpa tanesinin veya buğday tanesinin boyu kadar uzar” der, gülümseyerek küçük kızına…
* Arpa boyu yaşamımızdan, bu küçük anımsamada başta Ferhat Çavuş’um olmak üzere adı geçip de aramızda olmayanların toprağı bol olsun diyor, aramızda olanlara da uzun ömürler diliyorum.
Size “Bayram Sabahı “adlı şiirimi mendil içinde sunuyorum.
BAYRAM SABAHI
Neşeyle dayamıştı
Ağzına gazoz şişesini
Nereden bilebilirdi
Dudaklarını kesip
Kaçıracaktı neşesini
El öpüyorlardı
Apartmanın çocukları
Üzerlerinde
Bayramlık gömlek ve pantolonları
Bir köşeye saklanmış seyrediyordu
Kapıcının çocuğu
Gizlice onları
Yastığının altından çıkarıp
Vermişti ona
Son paralarını hasta anası
Yağmurda eriyordu
Bayram harçlığıyla aldığı
Elindeki pamuk helvası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder